Savaş başladığında savaş dışında her şey askıya alınır. Ukrayna, hepimizin takip ettiği gibi bunun en acı örneğini yaşıyor. Bir gün öncesinde bambaşka sorunlarla mücadele ederken, bugün geldiğimiz noktada Ukrayna için bütün mesele, hayatta ve ayakta kalma mücadelesine dönüştü. Şehir içi otobüs güzergâhlarını ve duraklarını gösteren uygulamalar dahi bugün sığınaklar ve saldırılar ile ilgili bilgilendirme platformuna dönüştürüldü.
Bu duruma benzer şekilde 2 yıldır içinde bulunduğumuz KOVİD-19 pandemisi de insanlık için zor bir mücadeleyi sahneye koymuştu. Ülkemiz de dâhil bütün dünyada bütün odak noktası pandemiyi en hafif düzeyde atlatma gayretiydi. Bu zaman diliminde Avrupa’da yaşanan ve insanlık adına bizleri düşünmeye sevk eden süreçleri biz hiçbir zaman yaşamadık. Bunun en temel mimarı başta hekimlerimiz olmak üzere bütün sağlık ordusunun mücadele azmi ve gayretiydi.
Hekimlerimizin pandemi ile mücadelesinin nispeten hafiflediği bu günlerde, virüsle savaş şartlarının nispeten rahatlaması ile biriken sorunlar adeta gün yüzüne çıktı. Dün devleti ve milleti ile insanlık için sorumluluk alan, ailesi de dâhil her şeyi arkada bırakan ve canı pahasına mücadele eden bütün hekimler, bugün devleti ve milletinden hem çalışma koşulları hem de ekonomik koşullar açısından daha insani şartların oluşturmasını bekliyor. Bu adımların bir kısmının atılmış olduğunu görmek de gelecek adına umutlandırıyor.
14 Mart Tıp Bayramı, her sene olduğu gibi hekimlerin hem bayram münasebetiyle daha güçlü hatırlandığı hem de sorunlarının ifade edilmesi için uygun ortamın oluştuğu bir gündür. Hekimlerin sorunları en başta sağlıkta şiddet, gerçekçilikten uzak malpraktis davaları, gelecek kaygısına neden olan uygulamalar, özlük hakları ve ekonomik adaletsizlikler, nöbet saatleri ve mobbing gibi ek başlıklarla uzayıp gidiyor. Bütün bunlarla birlikte ve bu sorunların en başta gelen nedeni ise Türk Tabipleri Birliği’nin mevcut durumu olarak görülüyor, sürecin doğal bir nedeni olarak karşımıza çıkıyor.
Hekimlerin hak arayışı mücadelesinde, kamu kurumu niteliğine haiz olan TTB’nin ana aktör olarak sağlıklı ilerleyecek bir sürecin lokomotifi olması gerekirken, bugün yeni hekim sendikalarının kurularak mücadele zemini aranması TTB’nin mevcut tablosunu da çok güzel özetliyor. TTB yöneticilerine samimiyetten uzak duruşlarından şüphe duymayarak bir kez daha sesleniyoruz: “İçinde bulunduğumuz durumun temel müsebbibi, hekim sorunlarını politize eden, hekimlerin meslek odasını terörle ilişkilendirerek itibarsızlaştıran siz yöneticilerin bu konuda atacağı tek makul adım istifa ederek TTB’nin Türk hekimlerine teslim edilmesidir.”
14 Mart Tıp Bayramı sadece ülkemizde kutlanan bir bayramdır. Bu bayram işgale karşı bir protesto, milli mücadeleye bir kıvılcımdır. Bizler şehit olan tıbbiyelileri temsilen Sivas Kongresi’ne katılan Tıbbiyeli Hikmet gibi bugün de ateşin ortasına atılmaya her zaman hazır Türk hekimleriyiz.
Milli mücadelede buradaydık.
Cumhuriyetin ilk yıllarında birer meşale olduk ve memleketin dört bir yanına uzandık.
Pandemide canımız pahasına ateş hattındaydık. Biz bir yere gitmiyoruz, buradayız!
Yarın da burada hep birlikte geleceği inşa edeceğiz.
Doç.Dr.Ömer Çağlar Yılmaz
TÜSAV YÖNETİM KURULU ADINA